DAVET
Kadınla erkek arasındaki eşitlik bir insan hakları sorunu, sosyal adaletin önemli bir koşulu ve aynı zamanda eşitlik, kalkınma ve barışın vazgeçilmez temel önkoşuludur. Cumhuriyet döneminde kadınlar pek çok kazanımlar elde etmiş olmalarına rağmen, toplumsal cinsiyet eşitliğinin uygulamada toplumsal yaşama yansıtılamadığı bilinmektedir. Dünyanın pek çok yerinde ve günümüz Türkiye'sinde kadınlar zorlayıcı koşulların baskısı altındadır. Ancak bu baskı ortamının yok edilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının kamusal alanda devlet tarafından uygulanması gerektiği açıktır.
Ülkemizde her kesimden milyonlarca kadın, fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel şiddet veya tehdit yüzünden baskı altında yaşamak zorunda kalmaktadır. Aynı zamanda kadınlar toplumsal hayata daha az katılmakta, küçük yaşta zorla evlendirilmekte, en yakınları tarafından öldürülmekte veya sakat bırakılmaktadır. Toplumda aile içi şiddet giderek yaygınlaşmakta ve kadınlar ihmal ve istismarın yoğun olduğu ortamlarda büyümek ve yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
İnsan haklarının vazgeçilmez bir hak olarak algılandığı ülkelerde, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmaları, artık insan haklarının bir gereği olarak değerlendirilmekte, kadınların siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılımını sağlayacak tüm haklardan erkeklerle eşit şekilde yararlanmaları gerektiği kabul edilmektedir.
Ülkemizde yasal düzenlemelerle, kadın erkek eşitliğinin hukuki zemini güçlendirilmeye çalışılmış olmakla birlikte bu hakların hayata geçirilebilmesi açısından uygulamada sorunlar yaşanmaktadır. Kız çocuklarının eğitiminin engellenmesi, kadınların çalışma hayatına etkin katılımının ve gelir elde etmesinin zorlaştırılması, kamusal ve özel alanda belli düzeylerde karar alma mekanizmalarına katılımının engellenmesi gibi halen önemli sorunlar mevcuttur. Diğer taraftan, kadına yönelik şiddet konusu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sorun alanlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. Kadınlarımızın yaşadıkları dezavantajlı durum sosyo-ekonomik ve siyasal göstergelerde açık biçimde ortadadır. Bu bağlamda, toplumsal, idari ve siyasi yapı çerçevesindeki cinsiyetçi değer ve yargılar nedeniyle kadınların toplumsal ve çalışma yaşamında mevcut yasal haklardan yararlanmalarının önündeki engellerin kaldırılması, toplumsal anlayış ve davranış biçimlerimizin gözden geçirilerek sorgulanması ve değiştirilmesi gerekmektedir.
Bütün bu belirtilen nedenlerle bizler, ülkemizde ve dünyada kadınların haklarının gözetilmesinin, öncelikle yaşam haklarının güvence altına alınmasının, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesinin ve uygulanmasının bir toplumsal sorumluluk olduğunu düşünerek, Kadın ve Hukuk Sempozyumunu düzenliyoruz ve bu alanda çalışan tüm hukukçuları bilgi ve deneyimlerini paylaşmak üzere sempozyumumuza davet ediyoruz.
Saygılarımızla.
Prof. Dr. Murat SEZGİNER Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU